20 Mayıs 2016 Cuma

Meksika'nın Acı Kadını Frida



 Kafamdaki güzellik, gerçeklik algısını yıllar önce yıkmayı başarmış bir kadındır Frida Kahlo.Bitişik kaşları, bıyıkları, rengarenk kıyafetleri, upuzun etekleri...Yaşadığı dönemin güzellik algısını, insanların beyinlerindeki büyük duvarları sanatıyla yıkabileceğine inanıyordu.Sanatı yaşadığı dönemde sürrealist olarak değerlendirilse de Frida'ya göre sanatı tam olarak salt gerçekliği resmediyordu.Bu yüzden kendisini sürrealist değil realist olarak tanımlıyordu.Hayat hikayesi birçok filme, kitaba konu olmuş olsa da bir kitaba ya da filme sığmayacak kadar geniş bir dünya görüşü, acıları vardı.Onu Frida yapan da buydu zaten.İlk büyük deneyimini, altı yaşında geçirdiği çocuk felci sonrasında tek bacağının işlevini kaybetmesiyle yaşadı.Yaşadığı bu büyük deneyim, onun arkadaşları arasında "tahta bacak" lakabını almasına neden oldu.Uzun etekler giyiyordu artık Frida.Erkek kardeşleri arasında bir erkek çocuğu gibi yetişiyordu.Ve sonunda döneminin en iyi okullarından birine giren tek kız öğrenci olmayı başardı.Bu sayede okulda edindiği çevre sayesinde edebi ve kültürel bir alt yapıya sahip olmuştu.

  Birinci darbe...
  Bir gün arkadaşıyla tramvayla eve dönerken içinde oldukları otobüsün karşıdan gelen bir tramvayla çarpışmasıyla feci bir kaza meydana geldi.Çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği bu kazadan Frida sağ çıktı.Bir sürü kırık kemik ve sakat bir bacakla...

“Tuhaf bir çarpışmaydı bu; şiddetli değil, ağır ve yavaştı, herkesi sarstı, beni daha çok sarstı. İnsanın, çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. Gözümden tek damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni de deldi geçti.”  

  Bir süre yatağa bağlı olarak tedavi görmesi gerekiyordu.Frida bu kazadan sonra tam 32 kez ameliyat oldu.Yatağa bağlı olduğu süre boyunca resim çalışmaları yaptı, resme merak saldı.Tavanına astırdığı ayna sayesinde gün boyu portreler çizen Frida bu kazanın hayatını şekillendireceğinden henüz habersizdi...Tam iki yıl yatağa bağlı bir şekilde tedavi gördükten sonra artık ayağa kalkmanın zamanı gelmişti.Artık arkadaşlarıyla toplantılara, partilere katılıp yatağa bağlı olduğu iki koca senenin acısını çıkarıyordu.Katıldığı partilerin birinde arkadaşı fotoğrafçı Tina Modotti aracılığıyla Diego ile tanıştı. 

  Hayatında yaşadığı iki darbeden biri olarak nitelendirdiği Diego'yu tanıdığı 17 yaşına gelelim şimdi.Diego Rivera , 43 yaşında dönemin en ünlü ressamlarından biri, Frida'nın büyük aşkı.Yakışıklı olmamasına rağmen, çapkınlıklarıyla tanınan, evlendiklerinde Frida'dan 21 yaş büyük İspanyol kökenli bir Meksikalıydı.Yatağa bağlı olduğu süre zarfında çizdiği resimleri, Diego'ya gösterdi; bu şekilde aralarında bir arkadaşlık başladı fakat Frida bu arkadaşlığın onun hayatını şekillendirecek bir aşkın başlangıcı olduğundan henüz habersizdi.

  Diego ile daha 17 yaşındayken evlendi.Ailesinden hiçkimse bu evliliği onaylamıyordu.Nikahına da sadece babası gelmişti.Evlendikten bir süre sonra Frida'nın resimlerinin büyük sanat galerinde sergilenebilmesi için ABD'ye, New York'a taşındılar.Diego bu süre içerisinde Frida'yı defalarca kez aldattı.En acısıysa Frida'nın öz kardeşiyle, Cristina ile aldatmış olmasıydı.Frida Diego'nun sadakatsizliğine aldırmamaya çalıştı ama bir süre sonra ayrılık vaktinin çoktan geldiğini anlamıştı.Bu ayrılık sadece evlerin ayrılmasına neden oldu çünkü Frida, Diego'dan ayrıldıktan sonra kendini içkiye verdi, ruh sağlığı feci derecede bozulmuştu.Kendine dikkat etmemeye başladı, saçlarını kısacık kestirdi, erkek kıyafetleriyle dolaşmaya başladı.Doktorların tavsiyesi Frida'nın ruh sağlığı için Diego ile tekrar evlenmesi yönündeydi.Sonunda Fil ile güvercin tekrar buluştu fakat Diego'nun sadakatsizliği nedeniyle bu evlilik tekrar boşanmaya gitti.
   Uzun bir süre boyunca adı sanat çevrelerince duyulmadı.Diego Reviera'nın yanındaki Meksikalı kız olarak anılıyordu.Meksika'da birçok sergi açmıştı ama hiçbir zaman kişisel bir sergisi olmamıştı.Hastalığının tekrar nüksettiği sıralarda arkadaşlarının desteğiyle yatağı bir kamyona yüklendi.New York'taki sergisinde, yürüyemeyen Frida bir çarşafın içinde çığlıklar, alkışlar eşliğinde taşındı.Bu onun en önemli ve kendine ait tek sergisiydi.

  Frida Kahlo, yaşadığı rahatsızlıklar, hastalıkları nedeniyle üç çocuğunu da düşürdü.Anne olmayı çok istiyordu.1 Temmuz doğumlu Frida bir yengeç burcuydu, anaç bir kadındı.Annelik ihtiyacını beslediği maymunlara gösterdiği şefkatle bastırmaya çalıştı.Sahip olamadığı çocuklarının acısını sanatına yansıttı, bu özlemini kendine özgü tarzıyla tuvale resmetti.

  13 Temmuz 1954'te  ikinci kez yakalandığı zatürreden kurtulamadı, baba evinde  hayata  gözlerini tam 47 yaşındayken yumdu.
  "Hep kendimi dünyanın en garip insanı olarak düşünürdüm. Fakat sonra dünyada ne kadar çok insan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar çok insan arasında elbet benim gibi biri olmalıydı, kendini benzer yönlerden tuhaf ve kusurlu hisseden.
 Sonra onu hayal etmeye başladım. Bir yerlerde oturmuş onun da beni düşünüyor olduğunu hayal ettim. Yani eğer bir yerlerdeysen ve bunu okuyorsan ve bunu biliyorsan, evet, bu doğru ben buradayım ve en az senin kadar garibim."
Frida Kahlo
Yazan:Ayşe Sena Emir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder